Sosyal medyada bazı ünlü kişilerin paylaşımlarında yer alan yeni bir 2024 yapımı Netflix dizisi olan Kuvvetli Bir Alkış hakkında görüşlerimizi içeren bir yazıya hoş geldiniz.
Başrollerini Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu’nun paylaştığı dizi, 1 sezon olarak şu anlık 6 bölüm ile bitti. Netflix’in kendi tanıtımı olarak şu ifadeler yer almakta “Varoluşsal sancılar çeken ve bir portakalın içinde yaşadığı önceki hayatını özleyen bir adam, onlarca yılı kapsayan bir hikâyeyi anlatan bu dramada tuhaf ailesiyle uğraşır.”
Dizinin bölüm sürelerine baktığımızda ilk bölüm 38 dakika olarak en uzun olmakla birlikte, 25-30 dakika aralarında yer alan uzunluklara sahip ve izleyici sıkmayan bir yapıya sahip.
Dizinin başlangıcı ve olay örgüsü biraz alışık olduğumuz tarzlardan uzak. Görselde görülen çiftimiz bir bebek sahibi oluyor ve bu bebek, çocukluk, ergenlik ve sonra yetişkinlik çağlarına dek uzanan bir macera ile 6 bölümü bitiriyorlar. Dizinin bölümlerinde yer yer göndermeler bulunmakta ve bazı konuk oyuncular ile dizi çok keyifli olabilmekte.
Dizi hakkında 29 Şubatta yayına çıkmadan evvel fikir beyan etmeler başlamıştı, özellikle dizinin yönetmeni Berkun Oya hakkında birçok yorum yapılmıştı. Dizi hakkında birçok yorumun özeti olarak Ekşi Sözlük’teki şu entry buraya kopyala yapıştır yapıyorum.
“bir portakala dönüşün absürt metaforlarla anlatıldığı berkun oya işi. varoluşsal sancıların dayanılmazlığı bazen bir sigara dumanında bazen bir meditasyon anında bazen de kirli sakallı bir yüzün tam içinde saklı tutulmuş. soru sormaktan aciz bir toplumun paneldeki ukala suratlarıysa çok iyi sunulmuş. bir çiftin iletişimsizliği realist bir baba, idealist bir anne, narsist bir çocuğun üzerinden aktarılırken kendimizi de bu anlaşmazlığın içinde savrulurken buluyoruz. bu savruluş bazen aşırıya kaçmış metaforlarla gerçeklikten koparırken bazen de repliklerle gerçeğin tam ortasında bulduruyor insana kendini. tüm bunların içinde evin penceresinden bakan karakterimiz tüm arka planın bir illüzyondan ibaret olmasını kamera takibinde gösteriyor ve en sonda kamera ekibine yükselişiyle son buluyor. reenkarnasyon belirsizliğinin metin’i iç etmesi, onun kendine bir amaç bulmak için kendini kaybedişi içe dönük bir sorgulayışa da sevk ediyor insanı haliyle. sahi biz bu hayatta bir amaç bulabildik mi? potansiyelimiz var mıydı makineleşmek dışında? belki de bir amaca ihtiyacımız yoktur, kim bilir?
sonuçta vizesiz geldik vizesiz gideceğiz.”
Dizi için bir başka açıdan da bakmak istersek şu entry’de göz atmak lazım…
“anne yalnız kalmamak için evlenmiş, çocuk sahibi olmuş. çok mutsuz olduğu halde ayrılamıyor. oğluna gereğinden fazla düşkün. yani codependent.
anne duygularını eşine açamıyor, çünkü eşi emotionally unavailable. önceden denemiş, anlaşılamamış ve vazgeçmiş de olabilir. duygularını rahatça konuşabildiği eşini kafasında yaratmış ve onunla konuşarak rahatlıyor. babanın oğlunun şarkısına, matematiğinin kötü olmasına, vs tepkisi de bunu kanıtlar nitelikte. baba karakteri, çocuğuna “geldi yine tipini …” diyen yiğit özgür karikatüründeki baba gibiydi.
oğlan anne babasının kavgaları ve baba-oğul ilişkisinin yokluğu nedeniyle kaçıngan, annesinin ona düşkün tavrı nedeniyle kaygılı bir bağlanma eğilimi geliştirmiş. ilk ayrılığına yol açan yargılayıcı ve tepeden bakan tavrı kaçınganlığını, ayrılık sonrası pişmanlığı ve 8 saatte dağılmış halde olması kaygılı yönünü gösteriyor. yıllar sonraki karşılaşmada da benzer tavrı sergiliyor. nihayetinde hiçbir yere ait olamayan biri olarak erkenden olgunlaşıyor.
çok başarılı bir dizi olmuş. bir yanı dramatik bir hikaye olsa da, absürt komedi unsurları ekleyerek onu dengelemişler. zaman zaman kahkahalarla güldüm, bazı sahneler karikatürden çıkma gibiydi.”
Dizi hakkında daha onlarca yorum var. Herkes kendi kültürü, kendi bilgisi ve gördükleri ile bir çözümleme yapmakta. Benim çözümlemem ise, mutsuz bir evlilik, çocuk üzerinden dönen diyaloglar, annesinin her ne kadar meditasyon gibi işler yapmasına rağmen olayın özü olan anneliği es geçmesi. Daha kendi oturmamış ki bir anne gibi bir role yeltenmiş. Baba modern gibi ama gelenekçi gibi. Çocuğun yalnızlığı, büyüdüğünde yaşadıkları sorunlar. Günümüzde travma olarak adlandırılan durumlar için bir ailenin hayatını kısaca hızlandırılmış versiyonu.
Bir bölümde kahramanımız Metin bir cam eşyayı kırıyordu ve hemen annesi toplamaya çalışıyordu ama annesi eliyle cam parçalarını aldırış etmeden süpürdü. Tamam dizi de birçok absürd olay vardı ama bu olayda bir absürdlük mü içeriyordu yoksa başka bir mesaj mı vardı artık orasını keşfedemedik.
Özetle, Netflix yapımı olan Kuvvetli Bir Alkış dizisi toplamda 3 saat sürecek bir mini dizi. Gündemde neler var, hangi espiriler dönecek, sosyal medya neyi konuşuyor konusunda geç kalmayacağınız bir dizi. Bu satırları yazarken şu aklıma geldi, bu kadar platform bu kadar dizinin olduğu yerde bu diziler acaba kaç sene hatırlanacak. Fazla hızlı mı tüketiyoruz, bilemedim… Son olarak Uraz Kaygılaroğlu ve Zeynep Ocak performansları ile güzeldi, iticiliği güzel yansıtmışlar. Keyifli seyirler…
Kuvvetli bir alkış dizisini Netflix’in resmi sitesinden izleyebilirsiniz.