“Whiplash” sinematik bir adrenalin patlamasıdır. Günümüzde birçok film, odak grupları veya pazarlama stratejileri tarafından şekillendirilirken, bu film son derece kişisel ve canlı bir drama sunuyor. Damien Chazelle, bir müzik öğrencisi ile öğretmeni arasındaki dinamikleri ele alarak, rekabetçi ve acımasız bir dünyada başarılı olmanın gereklilikleri üzerine parlak bir sosyal yorum yapıyor. Başarı için ne kadar ileri gitmeye hazırsınız? Diğerlerini başarı yolunda ne kadar zorlamaya hazırsınız? İki olağanüstü performans, yılın en iyi kurgularından biri ve kendini köşeye sıkıştırıp beklenmedik bir çıkış yolu bulan cesur bir senaryo ile desteklenen “Whiplash”, bir davul solosu kadar nefes kesici, kahramanının umutları ve hayalleri yükselip düşerken aynı tempoda seyirciyi etkiliyor.
Filmin Konusu
Andrew Neyman (Miles Teller), ülkenin en prestijli müzik okullarından birinde gece geç saatlerde prova yaparken, okulun en önemli öğretmeni ve caz grubunun şefi olan kötü şöhretli Bay Fletcher’ın (JK Simmons) dikkatini çeker. Fletcher durup dinler, Andrew’a birkaç emir verir ve duyduklarından pek memnun kalmamış gibi görünerek yoluna devam eder. Andrew, hayatını değiştirebilecek o kısa anı yakalama şansını elde etmiş ancak başarılı olamamıştır. Rutin sınıf grubuna geri döner ve babasına (harika bir performans sergileyen Paul Reiser) bu fırsatı kaçırdığını söyler.
Elbette, Fletcher’ın Andrew’u ilk sahnede reddetmesi, onun “öğretme tarzı”nın sadece başlangıcıdır. Fletcher, Jo Jones’un Charlie Parker’a bir zil fırlatarak onu Bird’e dönüştüren kırılma noktasına nasıl ittiğine dair hikayeyi anlatmayı sever. Bu olmasaydı müzik tarihi aynı olur muydu? Fletcher, öğrencilerini benzer yöntemlerle zorlar: Mobilya fırlatır, Andrew’a isimler takar, zihin oyunları oynar ve onu fiziksel olarak zorlayarak kanatana kadar davul çaldırır. Ancak bu kan, onun müzik tutkusunu besler. Andrew, daha önce konuşmaya korktuğu kıza çıkma teklif eder ve ülkenin en prestijli müzik okulunun en önemli grubunda birinci sandalyeyi alır.
Miles Teller, Andrew rolüyle genç kariyerinin en iyi performansını sergiliyor ve genç bir yeteneğin özünde iç içe geçmiş olan güvensizlik ve özgüvenin mükemmel dengesini buluyor. Andrew doğal olarak tedirgin, ancak aynı zamanda yetenekli ve tutkulu olduğunu biliyor. Teller, bu çizgiyi ustalıkla yürüyerek, Andrew’u fazla özgüvenli hale getirmeden, izleyicilerin Fletcher’ın beslediği kıvılcımı dikkatle görmelerini sağlıyor.
JK Simmons, Fletcher rolünde muhteşem. Yanlış bir oyuncunun elinde karikatürize olabilecek bu rol, Simmons’ın performansıyla derinlik kazanıyor. Fletcher’ın insanlık dışı zihin oyunları ve fiziksel tacizi ekranda ortaya çıkarken bile, izleyiciyi kendine çekmeyi başarıyor. “İyi iş” kelimelerinin tehlikeli olduğunu söylerken tamamen haksız değil. Fletcher, baskının bir elmas üretmenin tek yolu olduğuna inanan bir adamın kararlılığını mükemmel bir şekilde yakalıyor.
“Whiplash”, Teller ve Simmons’ın performansları sayesinde zaten dikkate değer bir film olsa da, temposu ve kurgusuyla farklı bir seviyeye ulaşıyor. Editör Tom Cross ve görüntü yönetmeni Sharone Meir, izleyiciyi sık sık Andrew ve Fletcher ile aynı sahneye koyarak, davulun ritmine göre kesimler yapıyor. Özellikle, doruk noktası yılın herhangi bir aksiyon filmi veya gerilim filminden daha fazla gerilim üretiyor. Filmin adı, Chazelle’in birkaç kez çaldığı bir şarkıya atıfta bulunuyor. Ayrıca, bittiğinde hissedeceğiniz şaşkın bitkinlik hissine de işaret ediyor.
Özetle, Whiplash filmi, 2014 yılında çıkmasına ve aradan geçen 10 yıla rağmen IMDB sitesinde 1 milyondan fazla oy ile 10 üzerinden 8,5 puan alarak efsane filmler arasına girmiş bir yapıttır. İster müzik ile ilgili olun isterseniz olmayın bu film gerçekten herkesi etkileyecek ve sizi müziğin dünyasına bir kara delik gibi çekecek. Mutlaka izleyiniz…