Netflix’in 2022 yılında yayınladığı ve orijinal adı olarak How to change your mind isimli 4 bölümden oluşan belgeseli Türkiye’de Zihninizi Nasıl Değiştirirsiniz olarak yayınlanmadır. Belgeselin yapımcısı Akademi ödüllü Alex Gibney ve sunucu olarak New York Times’in en çok satan yazarlarından biri olan Michael Pollan her bir bölümde farklı bir zihin değiştirici maddeye odaklandıkları 4 bölümlük harika bir belgesel hazırlamışlar. Çok vakit kaybetmeden zihninizi nasıl değiştirirsiniz belgeseli hakkında görüşlerimizi sunmaya başlayalım…
Mini dizimiz 4 bölümden oluşmakta ve her bir bölümde sırasıyla; LSD, Psilosibin, MDMA, Meskalin psikedelikleri üzerine harika bilgiler vermekte. LSD ismini genel olarak uyuş-turucu olarak duymuşsanız bu belgesel zihninizi açmak ve olaya farklı gözlerle bakmak için size çok iyi gelecektir.
Micheal Pollan‘ın aynı isimli kitabından uyarlanan How To Change Your Mind, psychedelic ilaçlara bakış açınızı değiştirmeyi amaçlamakta ve diziyi bitirdiğinizde kafanızda yeni ampüller yanmış olarak bulacaksınız. Hikayenin anlatılış tarzı ve çarpıcı açıklamalar, psikedelik ilaçların iyileştirme potansiyellerine karşı sizi ikna edecek olması harika bir durum.
Uyuş-turucu kelimesi medikal anlamda tıbbi bir operasyon öncesi insanların hissizleşmesi olarak ifade edilse de bir de bunun hiç istemediğimiz bir anlamı olan ve insanları zehirleyen bir yapısı olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna rağmen ‘Psikedelik’ terimi bunun bir adım üstünde ve kullanım amacı farklı olduğunda ve uzman kişilerin etrafınızda olduğunu bildiğinizde durum çok başka bir yola evrilmekte…
Mini dizi dört bölümden oluşuyor ve öncelikle psikedelik terapiye, yani zihinsel bozuklukların tedavisinde psikedelik ilaçların kullanımına odaklanıyor. Her bölümde LSD, Psilosibin, MDMA ve Meskalini kapsayan farklı bir maddenin kullanımı ele alınıyor. Belgesel bizi sistematik olarak ilacın keşfine veya sentezine götürüyor, ardından ilacın ABD’deki çalkantılı geçmişine ve son zamanlarda araştırmalardaki yeniden canlanmasına kadar varıyor.
Hikayeleri takip etmek oldukça kolay ve çeşitli kimyagerler, psikologlar ve araştırmacıların yanı sıra araştırmanın test denekleri (psychedelic terapiyi denemek için gönüllü olan sıradan insanlar) tarafından da desteklenmektedir. İşte bu noktada dizi sizi içine fazlasıyla çekiyor olacaktır.
Şiddetli OKB hastası olan ve günlük yaşamını bozan bir adamdan haber alıyoruz. Psilosibin ile yapılan bir seanstan sonra semptomları azalmaya ve sonunda kaybolmaya başladı. Adamın yüzündeki derin rahatlama çok şey anlatıyor.
Benzer şekilde, ciddi zihinsel sağlık sorunlarının üstesinden gelmek için bu tür maddeleri kontrollü bir şekilde kullanan başkalarından da duyuyoruz. Hatta çoğu zaman bir çeşit terapiyle birleştirilen maddelerle yapılan seanslara da göz atabiliyoruz. Belgesel bize bu uygulamanın olumlu etkisini gösteriyor. Sürecin ilave bir biyolojik anlayışı memnuniyetle karşılanacak olsa da, bu başarı öyküleri serinin en güçlü özelliği olmaya devam ediyor.
Pollan’ın kendisi arka planda kalıyor ve konuşmanın çoğunu uzmanlarla yapılan görüşmelere ve hastanın kişisel deneyimlerine bırakıyor. Bunun yaptığı, doğrulanmış kaynaklardan alınan gerçekleri, rakamları ve deneyimleri tutarlı bölümler halinde bir araya getirmektir. Böylece belgeselin, Psikedelik’lerin zihinsel bozuklukların kaynağına inebileceği yönündeki duruşu çok güçlü bir şekilde ortaya konmuş oluyor.
Ancak davanın aksadığı yer, argümanın diğer tarafını göstermektir. Psikedeliklerin olumsuz etkileri hakkında bir veya iki atılgan yorum var, ancak bunun dışında dizi konudan tamamen kaçınıyor. Bu, psikedeliklere karşı yaygın olumsuz tutuma dayanan hesaplanmış bir karar olabilir. Yine de bazı makul şüpheler karşısında Pollan’ın argümanının aslında daha güçlü olacağını düşünüyorum.
Bu şifa yaklaşımının bütünsel olduğu ve psikolojik olduğu kadar maneviyatın da dikkate alınması gerektiği açıktır. MDMA hariç, diğer üç maddenin halüsinasyon etkileri var ve bu da birçok katılımcının mistik deneyimler yaşamasına yol açıyor. Ancak odak noktası, görsellerin kendisinden ziyade görsellerin kişi için ne anlama geldiğidir (her ne kadar çarpıcı olsalar da). Bu anlayış sayesinde deneyim, değişimi teşvik edecek kadar güçlü hale gelir. Bakın dizi sanki insan zihninin ne kadar derinlere gidebileceğini söylüyor.
İlginç olan, serinin daha karmaşık konulara ışık tutmak için psikedelikleri ve onlara karşı damgalamayı kullanma şeklidir. Başkan Nixon’un ‘uyuş-turucuya karşı savaşı’nı insanlara karşı bir savaş olarak adlandırmaktan çekinmiyor. Yıllardır meskalin kullanan ve bunu dünyaya açmamak isteyen yerli Amerikalılara duyulan saygıyı gösteriyor. Doğayı Suç olmaktan Çıkarma hareketini incelerken şu soruyu duyuyoruz: “Bir türü nasıl suç sayabilirsiniz?” Serinin daha büyük, üstteki sistemleri sorgulama şekli övgüye değer.
Sonuçta belgeseli bu kadar etkili kılan şey, sizi yalnızca bu maddelerin iyileştirici potansiyeline ikna etmeye çalışmaması. Sizi dünyaya bakmanın birden fazla yolu olduğuna ikna etmeye çalışıyor.
Özetle, bu konular hakkında sadece medikal esrar olarak Cannabis sativa bitkisini duymuştum ama bu mini dizi sayesinde
çok daha farklı psikedelik ilaçların varlığını keşfettim ve bunların tarihsel olarak ne şekilde geliştiği ve yasaklandığı sonra tekrardan kullanıma başlandığına dair güzel bir başlangıç noktası oluşturdu. Sonuç olarak ben beğendim, sizlerin de yorumlarınızı merak ediyorum.
Belgeselin fragmanını koyuyorum, keyifli seyirler…